Saturday, December 24, 2016
insanlar irrasyoneldir
Saturday, November 19, 2016
Açtırdım Gapıyı Girdim İçeri ve Antichrist
Artık bayağı hayattan bıktım,
İstanbul'a yerleşip akademisyen yetiştirmek istiyorum
Sunday, November 13, 2016
boyalı ve tütünlü ellerime baktığımda göremediğim geleceğim
Sunday, October 30, 2016
kedilerin ölüm haftası
kılları alınmış kollar
zehirlenmemiş bir fare
sevgilisinden kısa erkekler
berbat ve aşk dolu bakmaya çalışan kadınlar
hepinizden nefret ettiğimi her fırsatta söylemek ve hiçbir tepki alamamak
lağım suyu
eski bir arkadaşa söylenmiş birkaç replik
boğaz kuruluğu
kan pıhtılaşması
kan kan kan
emerek tükürmek
tükürük yutmak
ah siz aptallar nasıl diyor nasıl diyor bana diyor nasıl
anadolu çok sıkıcı abluka metalist kharkiv düşeş basma kitabı çiçekli çirkin elbise aptal kadın yazarlar kirli tırnakları saklamak kirli zihni saklayamamak kemik ısırmak kemik kırılması sesinden haz duymak bıyıkların terlemiş hanım kız
günümüzün övgü kaynakları traverten, bi büyük içerim ve benimki büyüktürler, kadınım ben diyemeyen kadınlar, egonun tanımını yanlış yazmış berbat sözlükler, tarih kitapları ah tarih kitapları, biz iki içiyoz abilerler, kahrolası kahır, boş yere sorulan bir soru, kahreden matematik, aptal insan elimin kiridir, benim amcam sek içer, memeleri diriltir, kalçaları titretir, kitabı yaz kahveyi bitir, siktir
küçük ayakkabılı pis kokulu kadınlar, menopoz öğretmenler, dudak çıkkınlığı, ısırmak, alenen birini aşağılamak, alınmış bir kaş, kızarmış bir kalça, atılmamış bir imza, girilmemiş bir delik, kekremsi bir tat, kustum kusucam, kusmaktan bahsedilmeyen bir şiir, sözde şiir, şiir.
ibrahim evin
Friday, August 12, 2016
şimdilik
senin yazdıklarının onların dergilerinde yeri yok, senin yazdıklarının onlar için önemi yok, senin yazdıkların okumaya değmez çünkü senin ismin duyulmamış, senin yazılarını yayınlamazlar çünkü türkiye'de bir dergide yazabilmek için önce ünlü bir oyuncu, albümleri çıkmış bir şarkıcı falan olmak gerekir çünkü onlara göre bunları yapanlar ancak yazı yazabilir, yazdıkları her ne kadar berbat olursa olsun onlar yayınlanacaktır çünkü onun ismi derginin tirajını belirlemektedir ve tirajlarının dayanakları sayfalarında sürekli sövdükleri alışveriş merkezleridir, kahrolsun avmler ancak yaşasın bizim dergimizi satan sevimli marketler, bravo bize her sayıda yeni bir ünlüden yazı aldık ve fiyatımızı arttırdık, on tl gibi fiyatlar koyduk çünkü bunca ünlüye para verip yazdırmak kolay iş değil, yaşasın yeraltı edebiyatı ancak nasıl daha popüler bir dergi yaratabiliriz çabaları, yaşasın edebiyat ancak koyduğumuz yazının niteliğinin bir önemi yok ismi yeterli cümleleri ve merhaba mail adreslerine sıkışıp kalmış gerçek yazarlar, sizler de bir gün bir dizide oynarsanız veya bir albüm çıkarırsanız oralarda yazmanız için gerekli nitelikleri tamamlamış olacaksınız, şimdilik hurdasınız.
ibrahim evin
Tuesday, July 12, 2016
bir kanat çırpışıyla kaos yaratamayan kelebek
"Aldanmış olmak büyük bir derttir.
Aldanmamış olmak pek büyük bir derttir."
desiderius erasmus
I.
Eskiden şarkıların sinemalar gibi bir teması olurdu Murat, şimdi hepsi boş. Ve ben bu çağda Carl Sagan'a peygamber gözüyle bakılmasından bıktım. Bu arada günler geçerken ve hatta aylar yıllar, ben hep frensiz bisikletin üzerinde yokuş aşağı düşüyormuş hissine kapıldım. Hayır o denli hızlı geçti demiyorum, o düşüş kadar sonu bilinen ama heyecan yaratan bir an. Ne yaparsan yap düşeceksin ancak insan çabalamak istiyor. Çabalasan ne olacak düşeceksin elbet, kaçışın yok. Kaçamadım da zaten. Hep düştüm. Kalkmanın yolu topluma sığınmaktır deniliyordu bir zaman, hala öyle mi bilmiyorum, sığınmadım, kalkamadım.
II.
Bu sefer ben sana soruyorum Murat,
Jack London'ı tanımak için ne yapmayalım?
7 rekat namaz?
Yollara düşsem veya?
Duygu yüklü kollarla ebeveynlerime sarılsam?
Kendime dahi anlatamadıklarımı anlatsam insanlara?
Ya da hiç bilinmedik bir ruh halinden bahsetsem onlara?
Bilemiyorum, göreceğiz.
III.
Beni kara listeden çıkarınız çünkü
romen rakamları bilmek hayat kurtarır.
IV.
Toplumun bizden vermemizi istediği tepkileri bırakıp kendimizi bir an önce doğallığın yakıcı sularına bırakmalıyız. Çünkü bu dünyada yakıcı olan her şey saf insan doğasına hizmet eder. Hissederek yaşamalıyız.
V.
Klasik müzik eşliğinde at rengi seçen adamlar görüyorum.
Uyanıyorum.
VI.
Bir daha görüşmek istemiyorum diyor.
Onun da kendi çapında veda hutbesi bu.
VII.
"Ama onun yazılarına iman etmezseniz,
benim sözlerime nasıl iman edeceksiniz?"
VIII.
Kalp tıkanıklığı yaygın bir hastalıktır.
Çağımızın en bilinmeyen ve çok bulunan hastalığı.
Bir an önce tedavisini bulunuz.
IX.
Evrenin eğilip bükülmesine rağmen
halen üçüncü sınıf komedi ve aksiyon filmlerinden nefret edenler,tebrikler.
X.
Kitaplarını kendi yayınevlerinden basan şairlerin rahatlığı.
XI.
o beni topluma karşı tuttu, o tuttu, omzumdan tuttu, düşme anında tuttu.
biz toplumun ayakaltındaydık.
o bunu bilmiyordu.
insan, ezenini ve ezdiğini sevmezmiş.
o tuttu.
XII.
Murat, delirdim mi?
İbrahim Evin
Friday, June 10, 2016
yabancı dil bilmeyen ve resimlerde dahi olsa yüzü gülmeyen cevdet'in klişe çocukluk anıları
yazı yazmayı bilirdi ancak yazısı kötüydü. bir gece intihar etmeyi düşündü çünkü uykusu kaçmıştı. ilmiği boynuna geçirdiğinde aklına annesi geldi. ilmiği boynundan çıkardı. hayır yanlış anlamayın onun için, o üzülür diye vazgeçmedi. ona inat, o üzülsün diye vazgeçti. dvd'ye film falan koymadı, başını yastığa koydu. zihni yoğun nüfuslu bir bölgeydi, o yalnızlığı severdi. uyuyana dek zihnini yormaya çalıştı. yontulmaya çalışılan kişiliği geldi gözünün önüne. ona kızdılar. ona öğütler verdiler. o almadı. hayallerine 'işsiz kalırsın' dediler. kendi hayallerini küçük ancak acı verici iğnelerle zerk ettiler ona. yazdıklarını sakladı. yani biriktirmedi, okunmasın diye sakladı. kimse de okumaya yanaşmadı zaten. yazısı çirkindi bir kere. karanlıkta imparatorluklar kurdu. operalar yasakladı. yıkıldı, savunuldu. zihni yoruluyordu. düşünceleri de bedenini yoruyordu. yastığı ters çevirmedi. pencereden dışarı bakmadı. ne kimseye yaranmak istedi ne de su içmek. yazıları vardı, az okunmuş, hayallerinden aktarılmış. yazmak istedi biraz daha. yabancı dil bilmiyordu, resimlerde dahi yüzü gülmemişti. aklına çocukluk anıları, kağıda yazının sonu, aynı anda geldi.
ibrahim evin
Saturday, April 30, 2016
TÜM OLANLARA VE YAŞANANLARA RAĞMEN RİNGTE OLMANIN SEVİNCİ
n. guillén
Bilmediğim dillerin bende yarattığı büyük yanılgı
Her yumruk bir uyanış,
okkalısından bir yumruk da sen vur dünya!
Ne de olsa anlamıyorum dilinden.
Yine mi beni seçiyorsun dünya?
Neden kolay rakipler ilgini çekiyor?
Neden güçsüze vurmayı seviyorsun dünya?
Güçlülerle savaşmayı kim ister ki? Sen de haklısın.
Doğruluyorum. İlahi bir güçle olmasa da doğruluyorum.
Çünkü ellerinde kaçıncı rauntta olduğumuzu bildiren kağıtlarla ring etrafında dönen kızlar, ölmek üzere olan bir canlının başında dolanan akbabaları anımsatıyor.
Kandan keyif alan kadınlar,
Paralarıyla ruh doyurmaya çalışan adamların alkışları
beni ringe çıkarmakta.
10... 9... 8...
KALK AYAĞA!
Rakip her daim benden güçlüdür, böyle olması gerekir çünkü ben, benden güçsüze kroşe vuramam.
Parmak uçlarım sızlıyor, böbreklerimde ağrılar,
Elmacık kemiğimde kırık,gözümde morluk.
Nakavt isterken, nakavt dilerken,
Beni alt etmek yerine
Benimle ringte dalga geçme dünya!
Gülmeyi kesin sarı saçlı kadınlar!
Gülmeyi kesin fularlı adamlar!
Bir daha vur dünya!
Beni insanlık karşısında utandırma!
Nakavt.
İsterken, dilerken
Beni utandırma!
Wednesday, March 30, 2016
histeri
işiyordum. zihnim kepenklerini yeni kaldırmıştı. düşünüyordum.
ne olmuş ulan terk edildiysem? bu bu kadar önemli miydi?
gitmişti. tüm nedensizlikleri ardına takıp girmişti. unutmalıydım.
yüzüm düşkün. sanat birkez daha kaybetti. ben de...
ben de kaybettim. sanat alışkındı. ben de alışmalıydım.
kaybetmeye mahkumduk, dediğin gibi abi, esrarın esrarını bulduk.
içimizde evlatlıktan ne zaman reddedilirizin yıkıcı sorgusu !
ben bağnazlığın özgürlüğe kalk git ulan dediği çağda doğmuşum.
ruhumda çocuk ölmüş, iki gündür ağlamadan yatmakta...
insanların benden utanması umrum olur mu sence?
sen söyle olur mu bu beden bu ruh beni kusmanın ucundan alıyorken
içimde yıllardır biriken havaya dört el ateş açma isteği...
önümde solucansız neferlerin hak hukuk konuşması
tiranları tren çarpar temizlenir ülkeniz.
çok küçüğüz hâlâ, tüm insanlık olarak...
sevmeyi beceremeyen toplumuz, hamurumuzda yok
gök/yüzünde kuş uçsa o dahi küfre dahil.
içimde şelaleler gibi kan akıtma isteği...
katliam içten gelir, ruhu hiçbir bilim çözemez
çocuklar annelerden yaşlıdır, bilinenin aksine
taraf olmak hepimizi bertaraf etti...
ibrahim evin
Saturday, March 19, 2016
natuk*
matiz kafa gezerken mahlenin en yalan dolan kabadayıları, zıvanasından son fırtı alan Halim, anam avradım olsun şimşek gibi koşturuyordu Yunan tanrılarının ellerindeki dalgaya benzeyen kelebeğiyle, önüne çıkanı kaptığı an öte dünyanın en okkalı odalarından birine rezerve yaptırılmış gibi postalıyordu allahıma, neyse ki dava uzun sürmedi çabuk ayıkladı lavukları, yüz yaşına merdiven dayamış aynı zamanda kaşarlanmış ablalardan alkış almayı başarmıştı bizimkisi, cakasına edilecek laf yoktu doğrusu, kaş kaldırıp gecenin içine doğru fiyakalı bir adım atarken Halim, lavukların çığlıkları tüm mahallenin kulaklarından sabaha kadar silinmemişti yemin olsun.
ibrahim evin
Tuesday, March 15, 2016
kusarım kapın kilitli olsun ben çok kusarım
uyuşuğum onlardan olmak istemiyorum bensem ben bende değilsem siz olamadıysam enseme vur al ekmeğimi yükselsin yükselen ah bir bilsen uyuşuğum
demeyin biz de iyiyiz biz bizeyiz demeyin bana demeyin bir süre arama ki rahat edeyim açar açmaz geleceğin nasıl demeyin
vur bana yavaşlıyor halk pas tutuyor karyola bu dar yola sokan utansın koluma yazmama az kala vur bana
yoksan yokum yoksam varsınız zorlama moruk bugün uyumacağım başarısızlık benim yoksan
şişiriyorum sırf takiptesin diye aman ay verme forvete doğru şişiriyorum
toplanmışsınız kaybetmişim, kaybetmişim toplanmışsınız
alayı hikaye alayı.
ibrahim evin
Saturday, March 12, 2016
Sunday, February 14, 2016
42'sen
ne de kolay bahsediyor kendinden
tüm kainat kulak kesildi, van gogh gibi
sustuk dinliyoruz, dillerimiz dile benzemiyor.
42'den alıyoruz zamanı
kel kaptanlar ve mermi torbaları
başka torbalarda cesetler var fakat
yol kenarı orospuları, yok.
isa'nın mı allah'ın mı 42'si bilmiyorum
çünkü bir yanımda çarmıh bir yanımda hançer var
birçok memleketin sınırları çiziliyor, yeniden.
korkutucu nitelikleri var bu insanlığın,
misal seni ani bir kararla hain belleyebiliyorlar
ya da mealen susturuluyorsun öğretilmiş laflarla
yaşamak da zor iş, 42'de inanılan olmak da...
ibrahim evin
Monday, January 11, 2016
dünya ucu ve nasıl?
amcası şehit dayısı terörist olan çocukların
hayalleri tiyatro.
biliyordun reinaldo,
biz bir kapana, biz bu cehenneme
sıkışıp kalmıştık
sürekli yavaşçılar filmler anlatıyordu,
ki kalbinden yorulup, vurulup, durulmuştu
yürekli savaşçılar hayatın tam ortasında.
sorduğum sorulara cevap verememekten geldim
roma elimde, düşesler kalleş
biliriz uygundur, biliriz fethi yakın
eğer dönersem ki bu yavaş olmalı
fark edilmek için, vurulmayabilirim.
damarımda morluk, hatırlıyorum.
tabelaydı, kırmızıydı, soğuktu
hep anlatılırdı, yıkıcıydı,
tirajı yüksek bir komediydi
hatırlıyorum, damarım mordu.
iki nehir arasıydım, sıkışıktım
letonya henüz kurulmuş, zihnimde vazgeçiş
ey eski cağların ölü dilleri
fıtrat ne denli etkindi vurulmamda?
koca karılar toplandı, mecburen toplandı çocuklar.
sessizliğin orta yerinde kalan on iki yaşında bir ilahiydim.
isa dahi güvenmiyordu insanlığa,
benim ne haddimeydi.
içi üşümemeliydi insanların, bir an korkmalıydı yalnızca.
yanlış noktalara dokunmuşlardı.
damarımı hatırlıyorum, mordu.
yeteneklerin birçok şeyi alıp götürebilirdi, getirdiklerinin aksine.
düzenli olarak vuruluyordum,
fazla kıvrımlı ancak dolgun, iyiydi
bu gece de olmayıversindi.
ki bilmiyordum, hatırlamıyordum,
mor denilmişti, neydi damar mıydı?
kanımda küfür.