Monday, August 31, 2015

BİR FİLMİN MOTTOSU

bir paşadan veraset soruyorum
ağzımda gezegen oluyor söyleyemediklerim
bir kız yüzünden, bir erkek yumruk çıkarırsa
annem hakkımı helal etmem demişti !

çocukluğumuz olurdu bilmezdik kötülük ne
paşa anlatırdı biz ancak dinlerdik
meğer saklıymış dilinden dökülenlerin döküldüğü kadarındaki
bize doğru yolu daha çok küçükken annem öğretmişti !

evde posterler, gözümüzde büstler olurdu
ders çalışmakla ve bakmakla önümüze
beni bir kusma alırdı ki sormayın gitsin
bana çoraplardan putlar yapmayı annem bildirmişti !

atları üçgenden bellerdik seferihisar hayal olurdu
bir kent, bir insana bir metre altında karı tattırırdı
allahlar oldurdu sekiz yaşlarında kötü ezber sebebiyle sopalar yerdik
daha çok küçükken, annem okula yol aldırırken küfretmişti !

falaka, kaşağı, yüksek ökçeler şekillendirirken varı yoğu
ben turist çeken kel musluğu boyamak isterdim
ki ismin ve soyismin aynı olsa dahi onlara
uzak kalmayı benden içerideki bene annem istemişti !

evden uzaklaşmalara kalkıştırılırdım
bilirlerdi, ses etmezlerdi
onbir yaşında bir çocuk keklerle hayatını idame ettiremezdi
yurtlarda saklanmayı ben annemden öğrenmemiştim !

işlerin ve saçların rengi değişmişti
ev yolları iki haftalık olmuştu
fen bilimleri nefret ettiğim tek başarımdı
ki ben bunu da anneme şikayet etmemiştim !

annem kısa yoldan mesaj göndermişti
annem kısa yoldan gelecek şekillendirmişti
annem kısa yoldan sigarayı bırakmıştı
bu şiir kısa yoldan yazılıp bitmişti !


İbrahim Evin

özgüvensizlikten kırık yürüyen çocuklara

seni gemilerle bıraksalar dahi övme ve yerme durumlarında
inip kalkmaz ya sol omzun
her ortamda selamsız duruşun
bu da son soluk olsun !
*devamını özgüvensizlikten getiremedim.


ibrahim evin

sabah sabah destroyed by you

kazablankadan nağme uydur
bak bu da basket !
ruhu zorluyor alt insana üst olmayı anlatmak
halbuki zerdüşt zorluk çekmiş miydi?
ah ben onu avuç içime sığdırmaz olaydım.

bugün de kan bağımdan esirgedim günaydını
parke oldum, mont oldum, şuradan bir öğrenci uzattım
ve bu halimle hep düşündüm
artık ayetlerin de belirli bir kalitesi var.

bugün biletini ben uzattım ah ben uzattım
bir de taş düşürdü kuş üzerimize
unutmadık noluyo lan? demeyi
yarın sabah da arkamdan o ince sesini duyaydım.

olamadı, olmasın reklamın da hası yok burda
pencereden baktım, sol taraf yumurta kat yumurta
sen o dar yerden geç ben sana yollar açayım
yıllardır beklediğim kaos sen olmalısın, rica etsem gelir misin?

camdan bakıyorum belki camdasındır
kardeşin kaskatı kesmiş engellere dik durmuş
bak saat 18 haberin yok ama
perdelerim açık, sarı saçlarını izlemekteyim

sen bugün de hırslanma !
benim ellerim yanmış bundan dahi bihaber, clark kent bugün yorgun ifadeler
gelmesek mi hiç?
bence hiç gelmeyelim !


ibrahim evin

ne olduğumu biliyim

çok içtiğinde sarı
çok seviştiğinde beyaz
sular akıtan
bir organ
ne garip !

senin saçların hiç mi uzamaz be kadın?
şu sıralar
yaşadığım en derin dart tahtası
kimlik bunalımı
ergenliğe giriş ve çıkış
çok sorunludur
bilirsin.
doktorlar diyor, doktorlar
hep diyor
benim kusurlarım çok fazla
ben hep söylüyorum bunu
ama insan kusurlarına alışınca kendini kusursuz sanıyor
aman ne büyük tehlike !
ellerim titremekten yoruldu
bugün bir insan daha boynuna
barkod dövmesi yaptıramadı
çatal bıçak kullanmayı öğrenen ilk insan kimdi acaba?
bu da garip
biz kurum olarak hareket ettik
aile kurumu olarak
müzeye girdik, çıktık
sevmedim
sokratesi de sevmezdim zaten!
bak ulan kapıda ne yazıyor
iyice bak ulan
yuvarlanarak ilerliyor yıldızlar merdivenleri
muhammed ali'nin müslümanlığı tutmuş
aman aman
henüz çok küçük bir kız çocuğu
soludu soludu ve bir lira istedi
hayır !
cüzdanım yok
zaten içinde param da yok
ama içinde kimliğim
sanırım kimlik bunalımına giriyorum
şaka şaka
hep atlet giymemekten bunlar
o memura da söyle
herkes ardında birkaç iş bırakmak ister
filozoflar geç saatlerde evlerine bırakılır
e tabi ne sandın?
traktöre nişan aldı bir albay
inci tepene alimallah !
röntgen girdi beynimin ortasından
kafam ve kafka
balıkçının oltasında
bu uyuşukluk şaraptan kalma
çirkin tipler özgüvenli olur
ya da götümden uydurdum
abrakadabra !
çift sesli okundu ezan
diğer monolog uzak ama güzel
şimdi 14 dakika için yalan söylemenin lüzumu yok
vakitsiz öttü horoz
annem televizyona dantel örmüş
ah bu moruk ne kadar da değerli
şatafat adaletin temsili
bu göz kapanmaları neye delalet eder dersin?
abdesti aldım çorap giydim
çok sular aktı
bu kaşların altından
ki vücut yapmış her adamın
birkaç ünlü tanıdığı vardır
nedendir bilmem
her neyse uykum geldi
uyuyom.


ibrahim evin

PALYAÇOLAR KOMİK DEĞİLDİR

bel altımı hissetmediğim saniyeler geçiriyorum
hah bu da nerden geldi aklıma derken bulunup gelmesi
amcam Karacaoğlan, babam Yunus Emre miydi?
nasıldı?
tam hatıralayamıyorum
kulağımda umut melodileri var,
gene mi ilkay alkaya?
hepsini boşver de
benim çocukluğumu
fuarda karşıma çıkan
palyaço bozdu
her neyse ev çayı olsa da içsek!


ibrahim evin

Yıl 2010 !

Dayıların üzerinden ve evlerinden
Dünya kupaları seyrediyorum.
En güzel veya en çirkin dünya kupası, karar veremiyorum
Güney Afrika gibiyim, sürekli gol yiyorum!

Vuvuzelalardan korkan bir futbolcu gibiyim ben,
Bütün taraftarlara küfür ediyorum.
İçimden minik dualarla Pienaar gol atsın diyorum
Güney Afrika gibiyim, sürekli gol yiyorum!

Sanırım ana babadan aldığımız terbiyeden
Hep ezilen tarafı tutuyorum.
Siyahi kardeşlerimin mağlubiyet acısını yüreğimde hissediyorum
Güney Afrika gibiyim, sürekli gol yiyorum!

İbrahim Evin

atlı karınca filmi üzerine

                    nergis öztürk'e


titiz adam
kurban kanı
banyonun kapanmayan kapısı
pas tutuşlarımız
atlı karınca parçalamalar
felçli anneanneler
fertlerden kaçan erkek çocukları
kusmak lügatı
noksan zevklerimiz
sevişmiş kadının duş aldıktan sonraki beyazlığı
pozitif bilimler
ev terlikleri
tek sayfa okunan kitaplar
daktilo
yüzme ustaları
şair ölür
basılmaz kitapları
bi kazadır bilinmez
ilk kez bi gece rahat uyur kız
abisi dayanağıdır
ki saçları çoktan kesilmiştir
belki de şair ölmemiştir
ve ayrıca
sevgi paramparça !



     İbrahim Evin

maça papaz.

köpek hapşurdu !
kitap çalma fikirlerimi raflara dizdim, düşündüm
bir şeyi tam olarak bilmeden konuşmamak lazım
ve hiçbir şeyi tam olarak bilmek mümkün değil gibi geliyor bana
ruh boşluğuna birikiyorlar hergün ağlayan sandalyeden
ki sen ekoseleri meslek edinirken bir dikiş vuruluyor oluyor avuç içlerime
bunlara rağmen ben
yollarımdan plakalar toplayarak sana
balkonlardan düşüyorum,
seni seviyorum.


İbrahim Evin

göğsünde martı dövmeleri

gördüklerim içimde sinirler kurmaya yeter rutinler bizim en sıkıcı yanımızdır farklı olana yapışmak kahkahaya ulaşmak için en hızlı yoldu ve sadece imajla hiçbir şey anlatılamıyordu tüm borçlarımızı tüm tanrılara ödedik ve kaptık kamera önlerini güzel müziklere güzel geçişler yaptık aniden kazık attık pazarlığa giriştiğimiz ruhlara ben bağırıyordum sanırım hatırım açık değil değil dedim de ben koşsam vursam atlara en kolay konuşma dillerini ki cevap verseler kısa kazaklı ses telleriyle zenci babalarımız insan sevmelerle dolsalar önümde serilen saçlar ah ki güzel olsalar i/ki ece ayhan olmasa şiire giriş yöntemlerini bilemesek nasıl yazardı ekmek aralarına en kral köfteci şiirini?
İbrahim Evin

ZAMANA AYKIRI DÜŞÜNCELER

ben bugün karşı duruyorum sana
        ey günümüz insanlarının tanrısı!
bilmiyorlar kulluk ettiklerinin allah olmayıp,
allah kelamıyla tüccarlık eden put olduğunu.
bilmiyorlar kimsenin kimseden üstün olmadığını ki diyemiyorlar sen kimsin?
sen kimsin kurallarına uyulacak?
sen kimsin ki sabaha değin çalışanların
rızkından kendine saraylar yapacak?
bir insan;
ne devlet için ölsün diye
ne de sizlere piyon olsun diye
                                -yaratıldı
ebu zer öfkesiyle taşlıyorum
tapındığınız ilahların ter dökmeden kazandıkları mülkiyetini!
sürgün veyahut işkence
gerçek yaratanı bulanların
yaşayacağı kaderin ortak noktası
ki hala zengin sofraları seyredip aç sabahlarken
kalem denen kılıcını çekmeyenin
       aklına şaşarım!
İbrahim Evin

Takvim Gürültüsü

13. peron güneşinin vurduğu yere geçtik ve beklemeye başladık
hava tahminlerden soğuk
mideler ve bisikletler çatlıyor
şapkasını vurduğum sarışınlar
stajlarıyla meşgul
ben dönüyorum dünya dönmüyor
kaleyi gördürüp üçlüden yol alıyorum derken
bir takvim gürültüsü kulaklarımda çınlıyor:
9 Eylül 97 !
          İbrahim Evin

Anneme Doğrulttuğum 11 Numara

Bir karam var bir tabancam bir isa bir nisan
Ben gidelim derim de gelmez elim ipe sapa
Dinleyin onu ki o vapurun renk değiştirişi
Ve artık sana şiir yazma huyundan vazgeçtim varsa yoksa televizyonlar
Şimdi alacalı sandalyeyle durum değerlendirmesi yapıyorsak
Ya babaanne gelecek ya cuma
Kapının açılmasıyla içeri doluyor çiçek ve siyah alfabeler
Birkaç kişi merakına fıtrat çalsın o
yeteneksizler şiirimden geçemeyecekler
Ardımda yeniçeri ayak izleri soluğu
Herbiri birilerinin ardından yürüyecek
Ben küllerimden doğacağım
Sabahları yaratılanlara cevap vermiyorum
  İbrahim Evin

Los Desaparecidos

Babam olmayacak yalanlar savuruyor
Ben olmayacak sarmallara dolanıyorum
Annemler avlanmaktan çok uzak
Birkaç yere gitmenin hayalini kuruyor oluyorum
Vazo kırılıyor
Yalan kuruluyor
Yağmurdan ıslanan kardeşimin saçlarını kuruluyor
Ben artık el ve terminalle bütünleşen yemekleri yemek
İstemiyorum
O birkez daha hayallerimin üzerine oturuyor
Taşra bana bakmayı bırak
İki kaşının arası karanfil çok dolmuş
Hırslı halılar ipek adımları atıyor
Ben dolan yerlerin önüne set çekmek istemiyorum
Bir şefkat bin yalanı doğurur gibisinden bilmem ne
Hakkındadan fazlası gerek
Kötüyü bilmeyen iyi
Büyük kötülerdendir bilesin bıyık
Ve sakallarımız siyasi görüşlerimize göre şekilleniyor
Irmak ve balkonlardan sesler geliyor
Bu insanlar niye böyle gibisinden
Kızını mutlu etmek için yalan söylüyor kuş butu
Ben tartışmalara giriyorum ardı sıra koyun
Senin burnun kaşınıyor çöp keser geceyi
Utanç başlar
İsmi bilinmeyen örgütler ismi nerde geçer bilinmeyen dualar ederler
Yalanları yükselir sesleri yükselir senin yanında rahat ederim
Çöpler yürürlerseler ben senin ellerinden sıkı daha
Yalan söylemeyi seven insanlar yalan duymayı da severlermiş
Parmaklarım birbirine karışıyor küçüğün olmaktan utanıyorum
Karanlık yerlere çivileniyor eskilerden metal
Belki gerçektir sadece haberim yoktur belki
Tablet seyrediyorum yanımda şapka soluk veriyor alıp
Üç sayfa üzerine üç sayfa yemin ederim ki
Yüzüne yiyemiyorum bakarak yemek
Kediye damlayan yağmur hayatımızda
Fazlasıyla yorulmuşuzvuhu.
     İbrahim Evin

İLK KELİMENDEN BERİ SİNİRLİSİN


Ablam düşüyor aşk olunmuşcasına
Sağlam çocuklukla büyüyemiyoruz
Büyümekte sağlam çocuklanmıyor
Kırmızı takaslardan geçiliyor aile fertleri
Çiçek dağıtan Üsküdarlı gibisinden
Kovayı kaptıran kötüler kötülermiş üzerimize
Bütün karşılaştırmaları kaybetmek için yaratılmışım

    İbrahim Evin