Monday, December 21, 2015

KANT'LA BENİM ARAMDAKİ FARKLAR

         *muhsin ünlü ve resulullah'a

Kant süper bir insandı, ben o kadar değilim
Kant yolda Ebubekir'i görse tanımazdı,
Ben yolda Ebubekir'i görsem "Her yer Suriyeli doldu" derdim.
Kant asla yalan söylemezdi; ben Kant'ı dinlerken hiç anlamadım.
Ben Kant'ı dinlerken çok anladım çünkü öğretmenim
Gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl ders anlatıyordu,
görmeliydiniz.

Kant Azrail'i yolda görse kanardı.
Ben Azrail'i yolda görsem ona bir çift lafım
olurdu.
Derdim ki: "Şimdi yani af edersin ama o sıktığın benim gırtlağım."

Kant olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
O bana gülümserdi ben ona derdim ki:
"Anam babam yolunda heba olsun ey Allah'ın filozofu;
Fakat şu koca melek gırtlağımı sıkıyor, bir şeyler
yapamaz mıyız?.."

Kant orada olsaydı benim elimi tutardı derdi ki:
"Oğlum ha gayret!";
Ben yapabilseydim Kant'ın elini tutardım ve derdim ki:
"Kant ölmesen..."

Ben oradaydım Kant'ın elini tuttum ve dedim ki:
"Kant seni ben gömerim..."
Kant döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

O bakışı görseydiniz sinirden ağlardınız;
Ben o bakışı gördüm, yalandan bayılacaktım ama Kant elimden tuttu.

Ne tuhaf, filozoflar ölürken bile insanlığın

Filozoflar ölürken bile insanlığın ellerini bırakmıyor ne
tuhaf...

Kant çok şanslı bir insan
İnsanlık öldüğünde o küçücüktü;
İnsanlık öldüğünde ben küçücük değildim,
Zaten şanslı birisi de değilimdir, şiirlerim okunmaz.

İnsanlık daha yeni öldü Kant fazla uzaklaşmış olamaz !

Olamaz dedim Kant son nefesini alıp da vermeyince
Verse de ben alsam onu, ufkum açılsa, siz de bilseniz
Kant tutsa insanlığın elinden birlikte geçseler çölü
Nasıl olsa insanlık da ölü Kant da ölü...

ibrahim evin

Wednesday, November 25, 2015

leylayı ararken allahı bulmak

burası konstantinapolis
seni ve beni birbirimizden ayıran hiçbir fark yok
icabında havai fişekler eşliğinde
ölümü kutlayabilirsin
tek şey bırakabilirim bu alacaklı çağa
kanlar içinde yatan bedenim olabilir.

aylaklığı anımsayarak ve umarak tüm
topraklardan çiçekçesine kopmayı
soluk soluk can vermeyi sınırlarda
bir at da düşebilir, uzaklarda ben de düşebilirim
annemin gözünden, geçmişimi görmekteyim.

içimde lağımlar varlar, fak fak
hakikat ağırlığıyla, boynumda o feslerin
gökten inme olduğu acımasız çağ.

matarama su, sırtıma da aşk koyasın
ki bilindiği üzre bu en büyük yüktür.
katanalarla deş, içine tükür,
allahı bulamadım leyla
yüzümü güldürür.

ibrahim evin

Saturday, November 14, 2015

ölen her zaman haklıdır !

geceydi. tümden geceydi. yarım yamalak değil, herkesin şüphe etmeden doğruluğuna inandığı bir geceydi.

    sabbah öğretiyordu suikasti ve cenneti,
    adolf öğretiyordu yanmayı ve sabun yapmayı,
             ben öğreniyordum senden,
    kalbime yapılan suikastler sonucu sabun olmayı,
    aynı zahmet içerisinde cennette yanmayı.
işte bu sebeplerden dolayı, kimsenin inanmakta tereddüt etmediği bir geceydi.

    gece ölüyordu, ben son buluyordum.
    ben doğuyordum, güneş ölüyordu.

            o gece

sabbah hakikati bulamadan ölmüş,
adolf kafasına sıkıp göçmüş,
ben ise cennette yanarak can vermiştim, haklıydım.

ibrahim evin

Wednesday, November 11, 2015

YANİ

gözleri göz gibi değildi,
elleri ise diğer ellere elbette benziyordu.
soluk alıp verişi makineyi andırıyor,
kanatlarındaki ağrıyı ağrı kesiciler dindiremiyordu.
arada bir karnı guruldayınca sevdiği erkeğe açılıyor,
yediği lafların doyurucu etkisiyle doyuyordu.
alnının ortasındaki boynuz,
yüzüstü yatmasına engel oluyor, sırtüstü yatıyor,
ranzalara sığamıyor ve küp şekeri seviyordu.
yola koyuluyor, henüz çatlamıyor, öyleyse geçmişten henüz uzaklaşmadım diyor.
ve biliyor kötüler bu dünyayı magmasına kadar elinde oynatıyor.
bazı özgürlüksüzlüklere sahip bazı familya üyeleri ona bu denli kutsalsız olma bak gör sen de biz gibi basit yaşayacaksın diyor,
onların bu duruma dahi düşebiliyor olması midesini bulandırıyor ve kusuyor yelelerimi tarayın dercesine,
komik bulup dışlamaya başlıyorlar,
zıt gelmek onun hayatının baş köşesine oturuyor, kişniyor!
zaten başka ne yapabilir ki?

ibrahim evin

Sunday, November 8, 2015

kafası dünya olmuş adam kafası kapalı kutu olmuş kızı öpmeye çalışmakta, dünya tersine dönmekte kutular açılmakta, güneş izmire erken doğup super mario'ya biraz daha canlılık katmakta, tüm bunlar olurken bir filozof zeytin dalına uzanmakta ve konuşmakta: 'çok da şey yapma ya burası dünya sonuçta'

ibrahim evin

Saturday, October 24, 2015

kırmızı ayakkabı giyenlere, haram olsun !

aklım dağınık, toplayamıyorum
o yazılanlar şiir değil, ılık aşk
geyler buraya dikkat !

orana burana yorumlar birikiyor,
yalana vuruyorlar,
kaldırımlara düşüyorsun, aşk diyorlar.

bırak ulan açı - kenar - acı - kanar
yüreğime doğru falsolu bir gol attı pienaar !

okuyorum ya ben onu derisinin üzerinden,
elbette okuyorum, düşünüyorum,
diyalektik çözüyorum, halka çemkiriyorum
sen anlamazsın ulan hayvan retorik bu diyorum.

krem sürdüm, hala yumuşak taşlar
isa, gündüz, uzun saçlar, kutsal ruh
bir çocuk öldü, ardarda ikisi doğacak
karşı odadaki caniyi, benlen beraber yak allah !

bak adam ne bağırıyor
biber yesem fransızca konuşurum,
yemesem dil bilmiyorum.
bir in biliyorum,
oradan çıkmazsam inan
tekerleği dahi bulamıyorsun.

bir senaryo yazarım,
ismini sen bulursun.
eh ben de biliyorum benimle para karşılığı yatmadın,
al al yanında bulunsun.

hani bugün içiyorduk lan biz?
soluk borumuz kurudu, 'işte insan'
bu durumlara dahi düşüyorduk
yüzüme bakıp bakıp ağlıyorsan.

kareli kağıda şiir yazmışım,
daha ne yapayım ulan senin için?

ibrahim evin

Wednesday, September 9, 2015

kanla karışık yağmur var kalbime

derdi kederi erittim ben aynı potada, bir de basket attım üstüne ben üçlük olarak. yalnızlık hücumunu çabuk aştık biz güçlü kalarak.

veresiye defterine bi silik daha atman için sevgi borcumu ödüyorum ipe sapa gelmez insanlara, fatih sultan çıkışı yapamamış fetihseverler var çevremde,
dilim düğüm oldu, bu gece çöz beni.

af diledi, varlık dedi, tanrı sevgisinden uzak durma, devlete boyun eğ dedi. mutluluğu bulmuş gibiydi. karakoç'tan bahsetti. beckett'la arası kötü gibiydi. saçma dedi, absürd dedi,
hayatı tüm gerçekliğiyle yaşıyor gibiydi.

iğne buldu, servet istedi, sevgi sözcükleri kullandı ve topu ters köşeye gönderdi.

sanırım
yokluk varlığı
artık yenmişti.

ibrahim evin

Tuesday, September 8, 2015

neden?

'İşte bu parkta Hamlet'i oynamıştık' dedi kadın tüm esmerliğiyle. Adam 'Shakespeare berbattır' dedi. Kadın adamın her şeye verecek bir cevabı olduğunu biliyordu. Bu yüzden neden diye bile sormadı. 'Her şeyi eleştirir misin?' dedi. 'Evet. Evet çünkü yazılan her şey eleştirilebilir.' 'Her şeyi olumsuz eleştiriyorsun' dedi kadın. 'Hayır, Dostoyevski'yi olumsuz eleştirmem' dedi adam. Ve parkı geçip yürümeye devam ettiler.

ibrahim evin

Saturday, September 5, 2015

BIRAK

Gül besler, kuş sular
tüm gün
ve güzel memelerinin olmasını
en az sen kadar ben de isterim!
sence de tüm şiirlerimi peşimden sürüklüyor muyum sevgili?
onlara göre kötüdür, cok kötüdür
devriktir, saçmalıktır
sence güzelse sevgili
bırak aklı
rölativistler düşünsün bunu !

ibrahim evin

Thursday, September 3, 2015

müsebbip !

onu son görüşüm olabilirdi ama o beni son kez gördüğünden emin gibiydi. elimi sıkıp, on kadar cümle kurduğunda ben onu dinlemiyordum. neden bilmiyorum sanırım bu konuşmanın düşkünlük olduğunu düşünüyordum. dinlemiyordum ve çürük olan ön alt dişlerinden birine bakıyordum. bu çürük diş konuşmamızdan daha mide bulandırıcı değildi ve ben ondan eskisi kadar nefret ediyordum. ona tamam kelimesinden başka bir şey söylememiştim. bu olayla başkalarını mutlu etmek için bir şeyler yapmayı çoktan bıraktığımı fark ettim ve bu olaydan daha çirkin olmayan ön alt çürük dişlere teşekkür ederim.

ibrahim evin

Wednesday, September 2, 2015

Kurşun Yemese Miydim?

kaza yapmış bir arabayla sana güller toplayarak geliyorum sevgilim
ben göze girebilmiş kimse olmayı ucundan yakaladım
dilerim bir sene sonra beni bu yaklaşım bıraksın
ve orada kesinlikle cem karaca çalmamalıydı.
direklere çarpalım,
futbolcu buna rağmen maaş alıyor, biz buna rağmen sanayiye maaşın yarısını yatırıp geliyoruz.
ne değişik
lik
ler
boyu
nca.

girişinin nerede olduğunu bilmediğimiz otellerden birine girmeyi başarırsak kim bizi yargılar?
zihnimdeki topraklara gömüyorum kendi kızlarımı,
ah ne kadar cahilim !

anti-em'in üretimini durdurdular ve ben çok mutsuzum
uyuyorum
sen bana gönlündeki kaostan bahset
bilirsin seni ve kaosu severim.

yanına gelmeden evvel kurşun yedim sevgilim, tok sayılırım.
bırak uğraşma sana ihtiyacım var biraz, az biraz.

ki biliyor musun evinize çıkan yola, beni öptüğün köşeye,
hep beton dökmüşler.

hem ben değildim ki bağlaçları kullanmadan sana sevgi yolları kuran, temel aldığım bir iki şey var o kadar.
uzun yazlar, çöpçüler, çöplükler ve çöpçatanlar.
zihnimden fışkıracak oluyorsun zor kapatıyorum cover yapanları, şarlatanları
senden uzak olsunlar,
allaha yakın.
köşe başlarından, sarı saçlardan ve paradan sıkılırsan
karadan denizi,
denizden karayı
bekler gibi bekliyorum seni
ve geliyorum elbet
kaza yapmış bir arabayla sana güller toplayarak.

ibrahim evin

Tuesday, September 1, 2015

Haklı Yorgunluk Mesajları

I.
bu sabah ellerin bira kokar
tırnakların tırpancıl gülümsemeler şakır
saksı hapsindeki çiçekler dahi günaydın cekmeyi unutmuşlardır

II.
dün gece hangi ad tamlamalarıyla evi bulduğun da
vazoları pek alakadar etmemektedir !

III.
ah ki senin o kahvaltı yapamayışların
bir ölüyü topraktan söker gibi
imkansız ve kıvanç dolu.

IV.
öğlenler yuvarlanıyor üzerimize !
banyolardan çıkıyor olman,
dünya güzellik sıralamasında seni ilerilere taşır
sevgilim.

V.
sen yazı yazmayı dahi unutursun akşama doğru
ben ezberler dururum konuştuğun kelimeleri
sekiz yıl sonra sorsan
hatırlar ve anlatırım
akşama doğru.

VI.
bileklerin aynalara dolanır,
bulutlardan biralar sipariş edilir,
ağzına yağmurcasına dökülür,
vakit akşamdır,
zihnimizde hüzün bulunmamaktadır !

VII.
gün,
geceye yaklaşırsa kork !
hüzünler,
sekiz metrelik pantolonlarla günyüzüne çıkmaktadır.

VIII.
gecedir
ve anneler en çok,
bu saatlerde özlenir.

       İbrahim Evin

Monday, August 31, 2015

BİR FİLMİN MOTTOSU

bir paşadan veraset soruyorum
ağzımda gezegen oluyor söyleyemediklerim
bir kız yüzünden, bir erkek yumruk çıkarırsa
annem hakkımı helal etmem demişti !

çocukluğumuz olurdu bilmezdik kötülük ne
paşa anlatırdı biz ancak dinlerdik
meğer saklıymış dilinden dökülenlerin döküldüğü kadarındaki
bize doğru yolu daha çok küçükken annem öğretmişti !

evde posterler, gözümüzde büstler olurdu
ders çalışmakla ve bakmakla önümüze
beni bir kusma alırdı ki sormayın gitsin
bana çoraplardan putlar yapmayı annem bildirmişti !

atları üçgenden bellerdik seferihisar hayal olurdu
bir kent, bir insana bir metre altında karı tattırırdı
allahlar oldurdu sekiz yaşlarında kötü ezber sebebiyle sopalar yerdik
daha çok küçükken, annem okula yol aldırırken küfretmişti !

falaka, kaşağı, yüksek ökçeler şekillendirirken varı yoğu
ben turist çeken kel musluğu boyamak isterdim
ki ismin ve soyismin aynı olsa dahi onlara
uzak kalmayı benden içerideki bene annem istemişti !

evden uzaklaşmalara kalkıştırılırdım
bilirlerdi, ses etmezlerdi
onbir yaşında bir çocuk keklerle hayatını idame ettiremezdi
yurtlarda saklanmayı ben annemden öğrenmemiştim !

işlerin ve saçların rengi değişmişti
ev yolları iki haftalık olmuştu
fen bilimleri nefret ettiğim tek başarımdı
ki ben bunu da anneme şikayet etmemiştim !

annem kısa yoldan mesaj göndermişti
annem kısa yoldan gelecek şekillendirmişti
annem kısa yoldan sigarayı bırakmıştı
bu şiir kısa yoldan yazılıp bitmişti !


İbrahim Evin

özgüvensizlikten kırık yürüyen çocuklara

seni gemilerle bıraksalar dahi övme ve yerme durumlarında
inip kalkmaz ya sol omzun
her ortamda selamsız duruşun
bu da son soluk olsun !
*devamını özgüvensizlikten getiremedim.


ibrahim evin

sabah sabah destroyed by you

kazablankadan nağme uydur
bak bu da basket !
ruhu zorluyor alt insana üst olmayı anlatmak
halbuki zerdüşt zorluk çekmiş miydi?
ah ben onu avuç içime sığdırmaz olaydım.

bugün de kan bağımdan esirgedim günaydını
parke oldum, mont oldum, şuradan bir öğrenci uzattım
ve bu halimle hep düşündüm
artık ayetlerin de belirli bir kalitesi var.

bugün biletini ben uzattım ah ben uzattım
bir de taş düşürdü kuş üzerimize
unutmadık noluyo lan? demeyi
yarın sabah da arkamdan o ince sesini duyaydım.

olamadı, olmasın reklamın da hası yok burda
pencereden baktım, sol taraf yumurta kat yumurta
sen o dar yerden geç ben sana yollar açayım
yıllardır beklediğim kaos sen olmalısın, rica etsem gelir misin?

camdan bakıyorum belki camdasındır
kardeşin kaskatı kesmiş engellere dik durmuş
bak saat 18 haberin yok ama
perdelerim açık, sarı saçlarını izlemekteyim

sen bugün de hırslanma !
benim ellerim yanmış bundan dahi bihaber, clark kent bugün yorgun ifadeler
gelmesek mi hiç?
bence hiç gelmeyelim !


ibrahim evin

ne olduğumu biliyim

çok içtiğinde sarı
çok seviştiğinde beyaz
sular akıtan
bir organ
ne garip !

senin saçların hiç mi uzamaz be kadın?
şu sıralar
yaşadığım en derin dart tahtası
kimlik bunalımı
ergenliğe giriş ve çıkış
çok sorunludur
bilirsin.
doktorlar diyor, doktorlar
hep diyor
benim kusurlarım çok fazla
ben hep söylüyorum bunu
ama insan kusurlarına alışınca kendini kusursuz sanıyor
aman ne büyük tehlike !
ellerim titremekten yoruldu
bugün bir insan daha boynuna
barkod dövmesi yaptıramadı
çatal bıçak kullanmayı öğrenen ilk insan kimdi acaba?
bu da garip
biz kurum olarak hareket ettik
aile kurumu olarak
müzeye girdik, çıktık
sevmedim
sokratesi de sevmezdim zaten!
bak ulan kapıda ne yazıyor
iyice bak ulan
yuvarlanarak ilerliyor yıldızlar merdivenleri
muhammed ali'nin müslümanlığı tutmuş
aman aman
henüz çok küçük bir kız çocuğu
soludu soludu ve bir lira istedi
hayır !
cüzdanım yok
zaten içinde param da yok
ama içinde kimliğim
sanırım kimlik bunalımına giriyorum
şaka şaka
hep atlet giymemekten bunlar
o memura da söyle
herkes ardında birkaç iş bırakmak ister
filozoflar geç saatlerde evlerine bırakılır
e tabi ne sandın?
traktöre nişan aldı bir albay
inci tepene alimallah !
röntgen girdi beynimin ortasından
kafam ve kafka
balıkçının oltasında
bu uyuşukluk şaraptan kalma
çirkin tipler özgüvenli olur
ya da götümden uydurdum
abrakadabra !
çift sesli okundu ezan
diğer monolog uzak ama güzel
şimdi 14 dakika için yalan söylemenin lüzumu yok
vakitsiz öttü horoz
annem televizyona dantel örmüş
ah bu moruk ne kadar da değerli
şatafat adaletin temsili
bu göz kapanmaları neye delalet eder dersin?
abdesti aldım çorap giydim
çok sular aktı
bu kaşların altından
ki vücut yapmış her adamın
birkaç ünlü tanıdığı vardır
nedendir bilmem
her neyse uykum geldi
uyuyom.


ibrahim evin

PALYAÇOLAR KOMİK DEĞİLDİR

bel altımı hissetmediğim saniyeler geçiriyorum
hah bu da nerden geldi aklıma derken bulunup gelmesi
amcam Karacaoğlan, babam Yunus Emre miydi?
nasıldı?
tam hatıralayamıyorum
kulağımda umut melodileri var,
gene mi ilkay alkaya?
hepsini boşver de
benim çocukluğumu
fuarda karşıma çıkan
palyaço bozdu
her neyse ev çayı olsa da içsek!


ibrahim evin

Yıl 2010 !

Dayıların üzerinden ve evlerinden
Dünya kupaları seyrediyorum.
En güzel veya en çirkin dünya kupası, karar veremiyorum
Güney Afrika gibiyim, sürekli gol yiyorum!

Vuvuzelalardan korkan bir futbolcu gibiyim ben,
Bütün taraftarlara küfür ediyorum.
İçimden minik dualarla Pienaar gol atsın diyorum
Güney Afrika gibiyim, sürekli gol yiyorum!

Sanırım ana babadan aldığımız terbiyeden
Hep ezilen tarafı tutuyorum.
Siyahi kardeşlerimin mağlubiyet acısını yüreğimde hissediyorum
Güney Afrika gibiyim, sürekli gol yiyorum!

İbrahim Evin

atlı karınca filmi üzerine

                    nergis öztürk'e


titiz adam
kurban kanı
banyonun kapanmayan kapısı
pas tutuşlarımız
atlı karınca parçalamalar
felçli anneanneler
fertlerden kaçan erkek çocukları
kusmak lügatı
noksan zevklerimiz
sevişmiş kadının duş aldıktan sonraki beyazlığı
pozitif bilimler
ev terlikleri
tek sayfa okunan kitaplar
daktilo
yüzme ustaları
şair ölür
basılmaz kitapları
bi kazadır bilinmez
ilk kez bi gece rahat uyur kız
abisi dayanağıdır
ki saçları çoktan kesilmiştir
belki de şair ölmemiştir
ve ayrıca
sevgi paramparça !



     İbrahim Evin

maça papaz.

köpek hapşurdu !
kitap çalma fikirlerimi raflara dizdim, düşündüm
bir şeyi tam olarak bilmeden konuşmamak lazım
ve hiçbir şeyi tam olarak bilmek mümkün değil gibi geliyor bana
ruh boşluğuna birikiyorlar hergün ağlayan sandalyeden
ki sen ekoseleri meslek edinirken bir dikiş vuruluyor oluyor avuç içlerime
bunlara rağmen ben
yollarımdan plakalar toplayarak sana
balkonlardan düşüyorum,
seni seviyorum.


İbrahim Evin

göğsünde martı dövmeleri

gördüklerim içimde sinirler kurmaya yeter rutinler bizim en sıkıcı yanımızdır farklı olana yapışmak kahkahaya ulaşmak için en hızlı yoldu ve sadece imajla hiçbir şey anlatılamıyordu tüm borçlarımızı tüm tanrılara ödedik ve kaptık kamera önlerini güzel müziklere güzel geçişler yaptık aniden kazık attık pazarlığa giriştiğimiz ruhlara ben bağırıyordum sanırım hatırım açık değil değil dedim de ben koşsam vursam atlara en kolay konuşma dillerini ki cevap verseler kısa kazaklı ses telleriyle zenci babalarımız insan sevmelerle dolsalar önümde serilen saçlar ah ki güzel olsalar i/ki ece ayhan olmasa şiire giriş yöntemlerini bilemesek nasıl yazardı ekmek aralarına en kral köfteci şiirini?
İbrahim Evin

ZAMANA AYKIRI DÜŞÜNCELER

ben bugün karşı duruyorum sana
        ey günümüz insanlarının tanrısı!
bilmiyorlar kulluk ettiklerinin allah olmayıp,
allah kelamıyla tüccarlık eden put olduğunu.
bilmiyorlar kimsenin kimseden üstün olmadığını ki diyemiyorlar sen kimsin?
sen kimsin kurallarına uyulacak?
sen kimsin ki sabaha değin çalışanların
rızkından kendine saraylar yapacak?
bir insan;
ne devlet için ölsün diye
ne de sizlere piyon olsun diye
                                -yaratıldı
ebu zer öfkesiyle taşlıyorum
tapındığınız ilahların ter dökmeden kazandıkları mülkiyetini!
sürgün veyahut işkence
gerçek yaratanı bulanların
yaşayacağı kaderin ortak noktası
ki hala zengin sofraları seyredip aç sabahlarken
kalem denen kılıcını çekmeyenin
       aklına şaşarım!
İbrahim Evin

Takvim Gürültüsü

13. peron güneşinin vurduğu yere geçtik ve beklemeye başladık
hava tahminlerden soğuk
mideler ve bisikletler çatlıyor
şapkasını vurduğum sarışınlar
stajlarıyla meşgul
ben dönüyorum dünya dönmüyor
kaleyi gördürüp üçlüden yol alıyorum derken
bir takvim gürültüsü kulaklarımda çınlıyor:
9 Eylül 97 !
          İbrahim Evin

Anneme Doğrulttuğum 11 Numara

Bir karam var bir tabancam bir isa bir nisan
Ben gidelim derim de gelmez elim ipe sapa
Dinleyin onu ki o vapurun renk değiştirişi
Ve artık sana şiir yazma huyundan vazgeçtim varsa yoksa televizyonlar
Şimdi alacalı sandalyeyle durum değerlendirmesi yapıyorsak
Ya babaanne gelecek ya cuma
Kapının açılmasıyla içeri doluyor çiçek ve siyah alfabeler
Birkaç kişi merakına fıtrat çalsın o
yeteneksizler şiirimden geçemeyecekler
Ardımda yeniçeri ayak izleri soluğu
Herbiri birilerinin ardından yürüyecek
Ben küllerimden doğacağım
Sabahları yaratılanlara cevap vermiyorum
  İbrahim Evin

Los Desaparecidos

Babam olmayacak yalanlar savuruyor
Ben olmayacak sarmallara dolanıyorum
Annemler avlanmaktan çok uzak
Birkaç yere gitmenin hayalini kuruyor oluyorum
Vazo kırılıyor
Yalan kuruluyor
Yağmurdan ıslanan kardeşimin saçlarını kuruluyor
Ben artık el ve terminalle bütünleşen yemekleri yemek
İstemiyorum
O birkez daha hayallerimin üzerine oturuyor
Taşra bana bakmayı bırak
İki kaşının arası karanfil çok dolmuş
Hırslı halılar ipek adımları atıyor
Ben dolan yerlerin önüne set çekmek istemiyorum
Bir şefkat bin yalanı doğurur gibisinden bilmem ne
Hakkındadan fazlası gerek
Kötüyü bilmeyen iyi
Büyük kötülerdendir bilesin bıyık
Ve sakallarımız siyasi görüşlerimize göre şekilleniyor
Irmak ve balkonlardan sesler geliyor
Bu insanlar niye böyle gibisinden
Kızını mutlu etmek için yalan söylüyor kuş butu
Ben tartışmalara giriyorum ardı sıra koyun
Senin burnun kaşınıyor çöp keser geceyi
Utanç başlar
İsmi bilinmeyen örgütler ismi nerde geçer bilinmeyen dualar ederler
Yalanları yükselir sesleri yükselir senin yanında rahat ederim
Çöpler yürürlerseler ben senin ellerinden sıkı daha
Yalan söylemeyi seven insanlar yalan duymayı da severlermiş
Parmaklarım birbirine karışıyor küçüğün olmaktan utanıyorum
Karanlık yerlere çivileniyor eskilerden metal
Belki gerçektir sadece haberim yoktur belki
Tablet seyrediyorum yanımda şapka soluk veriyor alıp
Üç sayfa üzerine üç sayfa yemin ederim ki
Yüzüne yiyemiyorum bakarak yemek
Kediye damlayan yağmur hayatımızda
Fazlasıyla yorulmuşuzvuhu.
     İbrahim Evin

İLK KELİMENDEN BERİ SİNİRLİSİN


Ablam düşüyor aşk olunmuşcasına
Sağlam çocuklukla büyüyemiyoruz
Büyümekte sağlam çocuklanmıyor
Kırmızı takaslardan geçiliyor aile fertleri
Çiçek dağıtan Üsküdarlı gibisinden
Kovayı kaptıran kötüler kötülermiş üzerimize
Bütün karşılaştırmaları kaybetmek için yaratılmışım

    İbrahim Evin